İstemedikleri halde yurtlarından kopartılan ve Osmanlı'ya sığınmak zorunda kalan halkımız bu topraklara geldiği andan itibaren çok uzun yıllar kendini kabul ettirme mücadelesi vermiş ve bu arada birçok evladını kendilerine yabancı bu topraklarda kaybetmiştir. Arpacı Karaçay köyünün kurulması da birçok zorluklar sonrası verilen kayıplarla gerçekleşmiştir. Her ne kadar ilk gelenlerin kafalarındaki düşünceler bir şekilde anayurda dönmek şeklinde ise de [Rusya'daki Bolşevik ihtilâline kadar] bu topraklarda yitip yok olma tehlikesine karşı kendi varlıklarını devam ettirmek amacıyla devamlı bir arayış içine girmişlerdir. Arayışın adı halkın yapısına uygun bir yurtluk bulma arayışıdır.
Bu arayış Samsun şehrinden başlayarak köyün bugün bulunduğu Deveci Dağı eteklerine kadar sürmüştür. Samsun-Amasya güzergahından Tokat sınırlarına doğru süren arayış iklim koşullarının Tawlu bir halka uygun olmamasından dolayı devam etmek zorunda kalmış. Söylenenlere göre Suluova [Amasya], Kazova [Tokat], Çamlıbel Çiftliği [Tokat] ve hatta Antalya civarından teklif edilen yurtluklar hep iklim şartları nedeni ile reddedilmiş.
Samsun gibi Karadeniz kıyısında ki bir liman şehrinden ve Antalya gibi bir turizm cennetinden verilecek arazilerin kabul edilmemesi bugünün şartlarında akla pek uygun gelmiyor ancak göçteki şartların göz önünde tutarsak Mingitaw 'un kalbinden çıkıp gelmiş bu halkın adı geçen yerlerde kırılıp yok olma tehlikelerini açıkça anlayabiliriz. Zaten tıka basa doldurulmuş gemilerle gelen halk yolda mevcudunun yarıya yakınını Karadeniz 'in kapkara sularına gömmek zorunda kalmış. Karada ise her konaklama noktasında çeşitli bulaşıcı hastalıklarla mücadele eden Karaçaylar anayurdu terk ettikleri andaki mevcutlarından bugünkü köye vardıklarında oldukça uzaktırlar. Yazılı kayıtlardan yoksun olmamıza rağmen bu acı göçün ağızdan ağıza anlatılmasıyla bugün Arpacı hakkında bazı bilgilere sahibiz.
Ben de köyün tarihini öğrenebileceğime inandığım anneanneme ve dedeme giderek sordum: Bizim köyümüz ne zaman ve nasıl kuruldu?
Biraz düşünen anneannem "1303'de beri ötgendile" diye sözlerine başladı. Bunu annesinin halaları söylüyorlarmış. Daha sonra anneannem önemli bir ipucu söylüyor, ben de bu ipucu sayesinde kesin geliş tarihlerini saptamaya çalışıyorum. Anneannemin anneannesi göçten bir yıl sonra Türkiye'de dünyaya gelmiş. 15-16 yaşlarında evlenip 16-17'sinde anneannemin annesi Emine'yi kucağına almış. Emine 1990 da 85 yaşında vefat ettiğine göre küçük bir hesapla bizimkilerin buraya 1888 yılında geldiklerini anlıyorum. Tarih konusunda yapılan diğer iddiaların açıklamasını da dayım Bilal Selkaya anlatıyor: "1878 den itibaren 15 yıl süren bir göç dalgası olmuş, bizimkiler ise üç ayrı kafile halinde farklı zamanlarda gelmişler."
Böylece tarihi tespit ettikten sonra geldikleri yeri soruyorum. Çıkış yerlerinin Hurzuk, Uçkulan ve Kart-Curt olduğunu anlıyorum. Ve yine Gilaş dedikleri bir mesire ve bayram yerlerinin adının hala unutulmadığını görüyorum.
İlk gelenler kimlerdi diye küçük bir soru sorduğumda ise aldığım cevap çok çok büyük oluyor ve köyün soy ağacını yavaş yavaş ortaya çıkarıyoruz. Anneannem şimdi çevremdeki arkadaşlarımın dedelerini bir bir sayarak en son olarak; işte bu adam oradan gelmiş diyor ve böylece ilk gelenler yavaş yavaş gün yüzüne çıkıyor. Amasya ve Tokat'taki konaklama yerlerinde kafileden kopmalar olduğu kesindir. En son Alpudere köyündeki Alpudere Boğazı civarından ayrılan kafile burada küçük bir mezarlık bırakarak Tekke köyüne göçmüştür. Bu andan itibaren Tekke köyü ile günümüze kadar süregelen anlaşmazlıklar başlamıştır. Burada ve daha öncesinde kafileden ayrılan bazı sülaleler değişik yerlere en çokta Sivas-Emirler köyüne göç etmişler. Tekkelilerin tüm itirazlarına rağmen Aciladan Abuçay ve kardeşi Geriy Haci önderliğindeki kafile bugünkü Arpacı Karaçay köyüne yerleşmişler. İlk önce çalmanlarda yaşayan halk daha sonra kendi evlerini inşaya başlamışlar. Abuçay ve Geriy Haci'nin oğulları Huşturay, Basiyat ve Gumay ile Huşturay 'ın beş, Basiyat 'ın beş ve Gumay 'ın iki oğlu olmak üzere Arpacı Karaçay Köyü kurulmuştur. Huşturay bir kızı Culduzhan 'ı o vakitler Zile ilçesinin en zengin ve ileri gelenlerinden olan Hacı adlı biri ile evlendirir. Bu şahıs sayesinde o zamanlar ip kayıt dedikleri beş adet, köyün ilk tapularını alırlar. Değişik zamanlarda değişik yerlere gidip oralarda barınamayan Mamaları, Ezmuratları, Orusları, Atlıları ve Tuvğanları sülaleleri de Arpacı Karaçay köyüne gelerek yerleşmişlerdir.
Kafkasya'dan gelen ilk şahıslar olarak Aciladan Abuçay kardeşi Geriy Haci, oğulları Cumuk, Gandav, Huşturay, Basiyat, Gumay ve onların on iki oğlu, yine Aciladan Küçük ile oğulları Cambolat ve Daday, Kobaladan Mahay Hoca ve kardeşi Tokçuk ile babaları Bekmırza, Kobanladan Aliy, Tokmak, Kudent, oğulları Abuştay, Comala ve yine Kobanladan Zulkarnay, Orusladan Hasan (hanımı Şamahan) Ezmuratladan Domala, Tramladan Kazanlı Osman, Koçkarladan Tawmırza, Karamırzaladan Kaysımbiy, Mamaladan Tuvğan, Küçükladan Hamitbiy, Aliyladan Kumgaliy Haci ve oğlu Zekeriya ve yine Kobanladan Askerbiy isimlerini sayabiliriz.
Daha önceki açıklamalardan da anlaşılacağı gibi bu isimler ve tukumlar köye aynı anda gelmemiş, bunların farklı zamanlarda köye yerleşmesiyle bugünkü Arpacı Karaçay köyü ortaya çıkmıştır. Şu anda köyümüz Tokat'ın Sulusaray ilçesine bağlı olup köyde kırk hane yaşamaktadır. Köyden değişik zamanlarda Turhal, Zile,Tokat, İstanbul, İzmir, Ankara ve yurtdışında Almanya, Fransa ve Hollanda 'ya göçler yaşanmıştır. Bu göçten en büyük payı Tokat'ın Turhal ilçesi almıştır. Halen burada yüz elli hane yaşamaktadır. Diğerleriyle beraber yaklaşık beş yüz hane olabileceği tahmin edilmektedir.