"Merak" ne demektir bilir misiniz? Hani insan her şeyi bilmek ister! Dolmakalem, dikiş makinesi veya küçük bir radyo… Ne olursa… Hasan’ın karşılaştığı zorluklar, genellikle sorduğu sorulara açık ve net cevaplar alamamasından kaynaklanıyordu. Babası, çoğu zaman Hasan’ın sorularını cevapsız bırakır, “Okula gittiğinde orada sana her şeyi öğretirler” diye karşılık verirdi. Okula gitmek mi! Ama ne zaman? Dolmakaleme mürekkebin nasıl çekildiğini anlatsa ne olurdu sanki! Şişe doldurmaya pek benzemiyordu. Bu tamamen farklı bir şeydi. Dolmakalemin ucunu mürekkebe batırıyorlar, arka tarafını çevirip döndürüyorlar ve doluyor. Mürekkebi aşağıdan yukarıya nasıl akıtıyorlar? Hasan’a dolma kalemi alıp bir köşeye çekilmekten başka çare kalmamıştı işte. Bir de mürekkep hokkasını tabiî. Bu iş çok eğlenceli olacağa benziyordu. Hasan özellikle kendi elleriyle yaptığı şeylerden çok zevk alıyordu.
Kafkasyalı Hasan’da yazar Eldar Gurtuyev, Hasan’ın başından geçmiş, oldukça neşeli, fakat yer yer hüzünlü hikâyeleri anlatıyor.
Orijinal adı “Knijka pro Hasana”, Türkçe çevirisinin ismi “Kafkasyalı Hasan” olan kitap Çocuk edebiyatı türünün özgün eserlerinden biri olarak ele alınmalıdır. Hikâye XX. yüzyılın üçüncü çeyreğinde, masallara ve destanlara konu olmuş dünya cenneti Kafkasya coğrafyasında geçmektedir. Orijinal adı “Knijka pro Hasana”, Türkçe çevirisinin ismi “Kafkasyalı Hasan” olan kitap Çocuk edebiyatı türünün özgün eserlerinden biri olarak ele alınmalıdır. Hikâye XX. yüzyılın üçüncü çeyreğinde, masallara ve destanlara konu olmuş dünya cenneti Kafkasya coğrafyasında geçmektedir. Devir Sovyet devri, ülke Kabardey-Balkar Cumhuriyeti’dir. Hikâyenin kahramanı Hasan, başkent Nalçik yakınlarında bir Kafkas köyünde yaşamaktadır.
Bugün aradan yıllar geçmiş, Sovyet rejimi yerini yeni bir yapıya bırakmıştır. Kabardey-Balkar Cumhuriyeti, komşusu olan daha birçok Kuzey Kafkasya Cumhuriyetiyle birlikte Rusya Federasyonu’na bağlıdır.
Edebiyat sanatın en güçlü dallarından biridir. Bu yönüyle o, toplumun en parlak aynasıdır. Fertlerin sevinçleri ve tasaları, toplumun coşkuları ve dramları en etkili yansımasını hep o aynada bulmuştur. Nice hikmetli sezişlerin, nice içli hüzünlerin ve nice coşkun nağmelerin en beliğ ifadelerine, yine edebi eserlerin satırlarında rastlanmaktadır.
Önümüzdeki hikâye sadece çocuklar için değil aynı zamanda büyükler için de oldukça zevkli ve bir o kadar da öğretici hüviyete sahiptir. Olayların cereyan ettiği yılların sosyal dokusu, gündelik yaşantıdan alınan kesitlerle büyük bir maharetle tahlil edilmektedir.
“Kafkasyalı Hasan”ın maceraları, Sovyet dönemi sonrasında Birleşik Devletler Topluluğu ülkelerinde dünyaya gelen ve özellikle de köy yaşantısından uzakta büyüyen çocuklar için son derece ilgi çekicidir. Hele çocukluk yıllarını uçsuz bucaksız Sovyet coğrafyasının herhangi bir köşesinde yaşayarak geçirmiş günümüzün yetişkinleri ise, tam bir nostalji kaynağıdır. Bu nostaljinin tesirlerini, kitabın Türkçeye tercümesi aşamasında verdiği çok büyük destekten dolayı kendilerine müteşekkir olduğum Sn. Kutlukhan Şakirov beyefendinin üzerinde defalarca müşahede etmiş bulunuyorum. Kitabın değerini bir Kafkasyalı açısından ifade etmek gerekirse, sanırım şu söz yeterli olur: “Kafkasyalı Hasan, Kafkasya’nın gurur vesilesidir.”
Beraber yaşadığım süre içinde ve halen, kendimi onların bir parçası olarak hissettiğim Kafkas Halkları, bugün sayıları onu bulan Kafkas Cumhuriyeti dâhilinde yüzün üzerinde farklı etnik yapı meydana getirmektedir. Kırım’dan İran’a kadar uzanan muhteşem Kafkas sıradağlarının zirvelerindeki yaylalardan, dağların eteklerindeki vadilere, oradan Hazar ve Karadeniz sahilindeki bereketli ovalara kadar uzanan coğrafyada yaşayan Kafkas halkları hakkında, nice kitaplar yazılmış, nice destanlar tutulmuştur. Kafkasya, şiir olmuş Puşkin ve Lermantov’un dizelerine dökülmüştür. “Kafkas esiri” bütün dünyada meşhur olmuş klasik bir çocuk edebiyatı ürünüdür. Tolstoy’un “Hacı Murat”ı ise tam bir Kafkas efsanesidir. Dost veya düşman olarak bu ülkeye gelip ona hayranlığını gizleyemeyen ince seyyahlar nice edipler olmuştur. Burada Martin Bormon’un günlüğünde rastladığım şu sözü nakletmek istiyorum: “Kafkas halklarından herhangi birine mensubiyeti olan insanların, onları başkalarından ayırt eden tamamen kendilerine özgü birtakım hususiyetleri vardır. Avrupa ile Asya’nın birleştiği yerde yaşamakta olan bu insanlar, dünyanın en kahraman ve en muhteşem şahsiyetleridirler.”
Çehov, hikâye türünün dünya çapındaki öncülerinden biridir. Yaşadığı çağın hususiyetlerini ilmek ilmek satırlarına işlemiş ve sonraki kuşaklara aktarmıştır. Sovyetler Birliği döneminin Orta Asya’sının kırsal ve kentsel yaşantısını merak ediyorsanız, Aytmatov’un “Çocukluğum” ve “Beyaz Gemi”sini okuyabilirsiniz. Türkiyeli okuyucuya şunları söylemek isterim: Kafkasya’ya ve Kafkasyalıya hissen yakınlık duyabilirsiniz. Akrabalık bağlarınız da olabilir. Hatta bir kısmınız çocukluğundan beri ninelerinden dinlediği Kafkas masalları ile uyumuş, hiç bir zaman gidip görme imkânı bulamadığı ata vatanı hakkında gece rüyalar görmüş, gündüz hayaller kurmuş olabilir. İçinizdeki hasreti bir nebze de olsa dindirmek için Kafkasyalı Hasan’ı okuyabilirsiniz. Hem kendiniz hem de çocuklarınız bu heyecanı paylaşabilirsiniz.
Hikâyenin kahramanlarının şahsında Kafkas insanının karakter tahlilini yapmak mümkündür:
Kafkas kadını becerikliliği ile meşhurdur. O sağlıklı ve gürbüz Kafkas gencinin servi endamlı melek simalı güzel annesidir. Elinden her iş gelir. Her türlü problemi eşiyle birlikte çözmeye hazırdır. Sadakatin ve samimiyetin timsali, şefkat abidesidir. Kahramanımız Hasan’ın annesi Nazife Hanım, işte böyle bir kadındır.
Kafkas erkeği deyince akla yiğitlik gelir. Onu dürüstlük ve çalışkanlık tamamlar. Sözünün eridir. Disiplinlidir. Biraz sert mizaçlı olsa da aslında kalbi sevgi ve merhametle doludur. İşte bu Hasan’ın babasıdır. Zaten Hasan’ın ideali de büyüyünce babası gibi olmaktır. Tarih boyunca birçok trajediye sahne olan Kafkasya’da yaşayan halklar çetin tabiat şartları içerisinde sürekli mücadele etmek zorunda kalmışlardır. Kitapta sıkça geçen “yiğit”, “tam bir erkek gibi olmak”, “adam olmak”, “geniş omuzlu ve güçlü elli olmak” gibi ifadeleri buna göre anlamak gerekir.
Büyüklere karşı saygılı olmak, Kafkas insanının temel özelliklerindendir. Bu saygıya en çok layık olanlar da yaşlılardır. Onlar bulundukları evin bereketi sayılırlar. Çocukların terbiyesi genellikle onların elindedir. Evin fertleri önemli bir karar alma durumunda mutlaka ona danışırlar. Hasan’ın hamarat ninesi hikâyemizin saygıdeğer yaşlısıdır.
Hikâyenin başkahramanı olan Hasan şen şakrak, oldukça hareketli ve bir o kadar da meraklı küçük bir Balkar çocuğudur. O aslında bütün Kafkas çocuklarını temsil etmektedir. Balkar olsun diğerleri olsun, bütün Kafkas halkalarının kendilerine has özellikleri bulunmakla beraber, hepsi genel Kafkas kültürünün temsilcileridir.
Tamara küçük bir Balkar kızıdır. Hasan’ın maceralarını takip ederken onunla sıkça karşılaşırsınız. O Hasan’ın komşularının kızı ve aynı zamanda sıra arkadaşıdır. Rusça öğretmeni Fatimat Borisovna’nın en gözde öğrencisidir. Şikâyet etmeyi hiç sevmeyen, sessiz sedasız bir öğrencidir. Kesinlikle sulu gözlü değildir. Örgülü saçları, iri ve güzel gözleri, son derece ciddi ve samimi tavırları ve özellikle de zekiliği ile dikkat çeker. Zaten bütün bu özellikler bir araya geldiğinde karşınıza, zarafetin ve asaletin sembolü bir Kafkas kızı çıkar.
Misafirperverlik Kafkas kültürünün birinci vasfıdır. Daha hikâyenin başında köyünü, onu çevreleyen Elbrus dağlarının yazları bile karları erimeyen parıltılı zirvelerini, şarkı söyleyen ırmağı, kenarındaki yüksek ağaçları, ağaçların dallarında zıplayan sincapları şiirsel bir dille tasvir eden yazarın şu samimi ifadeleri ile karşılaşırsınız: “İnanmazsanız buyrun gelin, kendi gözlerinizle görün. Biz Hasan’la beraber tren garına sizi karşılamaya geliriz. Misafir ağırlamak bizde en büyük mutluluktur. Kafkas insanının misafirperverliğini herkes bilir.”
Burada kitaba ilgi duyan meraklı çocuklara birkaç sözüm var: Saygıdeğer yazarın davetine kulak verip köylerine gidemeyebilirsiniz. Fakat kitabın sayfalarını çevirdikçe masallar diyarı Kafkasya’nın şirin bir köyünde sürekli birbirinden güzel hikâyeler kaleme alan yazarla ve hikâyesine başkahraman yaptığı Hasan’la beraber hayalen de olsa maceradan maceraya atılabilirsiniz. Kışları buz tutan nehrin üzerinde haynuk topaç çevirebilir, yakındaki tepeden aşağıya kızakla kayabilirsiniz.
Hasan’ın bir türlü bitmek bilmeyen haylazlıklarına siz de özgürce katılabilirsiniz. Elinizdeki mürekkep hokkasını tepenizden aşağıya boşaltıp, insan gibi konuşan ve yürüyen bir mürekkep lekesine dönüşebilirsiniz. Süvari birliğinizin başına geçip, ellerinizdeki sopalarla karşınızdaki ısırgan otu ordusuna saldırabilirsiniz. Okulun kimya laboratuarına girip ortalığı birbirine katabilir, birçok kimyevi maddeyi birbiriyle karıştırıp kendinize gazlı limonata (!) yapabilirsiniz. Oynak dananın sırtına binip kendinizi ünlü bir rodeocu gibi düşleyebilirsiniz. Habersizce bindiğiniz dayınızın “Volga”sı ile yoldan çıkıp ot balyalarının içine dalabilirsiniz. Amcanızın nasihatine kulak asmaz ve kurt köpeği “Boynak”ı yanınıza almazsanız, vadideki coşkun akan ırmağın üzerindeki asma köprüde, ormanın gerçek sahibi boz ayı ile karşı karşıya kalabilirsiniz... Fakat sonradan başınıza geleceklerden dolayı lütfen beni sorumlu tutmayınız.
Uslu çocuk olmaya karar verirseniz, dayınız size yepyeni bir bisiklet alabilir. Koyun kırkma sezonunda Hasan’la beraber kırkıcılara yardım ederseniz şifalı “narzan” suyu banyosu ile ödüllendirilirsiniz. Derslerinizde başarılı olursanız, babanız sizi, kahraman “Nart”ların bereketli “nartuh” tohumlarının yetiştiği mısır tarlalarına, hasadı izlemeye götürebilir. Okulunuzun çitini boyayan boyacı amcalara yardım ederseniz, nineniz sizi lezzetli “hıçın” böreği ile doyurabilir. Hatta yanında hamur kızartma “lokum”la nefis peynirlerden de istediğiniz kadar yiyebilirsiniz. Bayramda herkes eğlenip dinlenirken, büyük bir görev aşkıyla işine devam eden Postacı Bisultan dedenin mektuplarını dağıtarak ona yardım ederseniz, Gazi dedeler ırmak kenarında size “şaşlık” kebap ikram edebilir. Üzerine de bir tas, köpüklü Balkar ayranı içebilirsiniz.
Görüldüğü gibi “Kafkasyalı Hasan” hiç de sıradan bir kitap değildir. Ona bir yönüyle hikâye, bir yönüyle hatırat, bir yönüyle de belgesel bir yapıt gözüyle bakılabilir. Yazar bir devre ayna tutmakta ve o dönemin özelliklerini bugüne yansımaktadır. Burada haddim olmayarak saygıdeğer yazarın “Büyük bir vatanperver” olduğu gerçeğinin altını çizmek istiyor ve onu gönülden tebrik ediyorum. Birçok dile çevrilmiş olan eseri vasıtasıyla, memleketinin güzelliklerini uzak coğrafyaların insanlarına kadar ulaştırmıştır. Bu suretle farklı dil ve kültürlere mensup olan insanların ülkesini tanımasını sağlamıştır.
Bugün Türkiye’de beş milyona yakın Kafkasya kökenli nüfus yaşamaktadır. Anadolu halkıyla etle tırnak gibi bütünleşen bu insanların ata toprakları hakkında, Kafkas kültürü adet ve gelenekleri hakkında daha fazla bilgiye ihtiyaçları vardır. Bu insanların ve çocukların Kafkasya hakkında okuyabilecekleri eser sayısı fazla değildir.
Hikâyenin küçük kahramanlarından biri olan, bugün kendileriyle beraber çalışma bahtiyarlığını yaşadığım, saygıdeğer müellifin kız kardeşi değerli hocam Sn. Tamara Gurtuyeva Hanımefendinin teklifi üzerine başladığım tercüme çalışması nihayet sona ermiştir. Kitabın yakında gerçekleşecek olan Türkçe baskısı, hiç şüphesiz ciddi bir boşluk dolduracaktır.
Hayatının uzunca bir dönemini, Rasul Gamzatov’un, “büyük hayat okyanusuna açılan küçük pencerem” diye tarif ettiği Dağıstan’da geçirmiş bir Kafkasya hayranı olarak, bu değerli kitabın çevirisini yapmış olmakla büyük bir onur ve mutluluk duyuyorum. Saygıdeğer yazar Eldar Gurtuyev beyefendinin yetmişinci doğum yıldönümünü bütün Türk halkı adına en içten duygularımla tebrik ediyor, kendilerine sağlık huzur ve mutluluk içinde daha nice verimli yıllar diliyorum.
KAFKASYALI HASAN
Eldar Gurtuyev